19 Nisan 2018 Perşembe

Nora Roberts - Night Tales (Gece Hikayeleri) Serisi 2 - Gölgeler Arasında


İngilizce Adı: Night Shadow

Seri: Night Tales (Gece Hikayeleri) Serisi 2

Basım Tarihi: Ağustos, 2011

Yayınevi: Harlequin Türkiye

Sayfa Sayısı: 224

Çeviri: İrem Yerlikaya

Konusu:

Bölge Başsavcı Asistanı Deborah O’Roarke, mesleğinde başarılı, adalete ve kanunlara inanan bir kadındır. Bir partide tanıştığı Gage Guthrie, görev sırasında ölümden dönen ve aylarca komada kalmış eski bir polistir.

Gage, uyandığında, hatırı sayılır bir mirasla beraber, yapabildiklerinin gücünü keşfettiğinde, inanmakta zorlanacağı eşsiz bir yeteneğe sahip olduğunu öğrenir. Elindeki bu iki devasa güçle ikili bir düzeni yaşarken, aşk kapıyı çaldığında, tıkanır.

Deborah, üzerinde çalıştığı davanın delilleri peşi sıra, karanlık ve izbe sokaklarda gözü kara bir cesaretle dolanırken, başı derde girdiğinde, siyahlara bürünmüş, yüzünde maskesi ile gölgeler arasında bir gölge; fısıltılar arasında geceye ait bir mırıltı gibi olan Nemesis ile karşılaşır. O, kendisine ihtiyaç duyulduğunda, adeta bir şimşek gibi çakar ve gökyüzünü çizgi çizgi boyayıp, yaprakları aydınlatan o görsel yankı ile gösterir varlığını. Deborah, tepkisiz kalmakta zorlanır. Ancak esas çelişki, eş zamanlı olarak, genç kadının düşüncelerini istila eden Gage Guthrie’nin o tanıdık bakışlarında saklıdır.

Not: Serinin fantastik ögeler taşıyan kitabıdır.

Nora Roberts - Night Tales (Gece Hikayeleri) Serisi 1 - Gece Vardiyası



İngilizce Adı: Night Shift

Seri: Night Tales (Gece Hikayeleri) Serisi 1

Basım Tarihi: Haziran, 2011

Yayınevi: Harlequin Türkiye

Sayfa Sayısı: 224

Çeviri: İrem Yerlikaya

Konusu:

On sekiz yaşındayken, trajik bir olayla anne ve babasını yitiren Cilla, kız kardeşinin her türlü sorumluluğunu yüklenmek zorunda kalmıştı. Cilla, tek kelime ile olağanüstü bir sese sahipti. Radyodaki başarısının temelinde yatan esas neden de buydu. Hayatta en çok kıymet verdiklerini yitirmekle, genç kadının yüreğinde çok derin bir sevmek ve kaybetmek korkusu kök salmıştı. Hayatının geri kalanında, aşka tüm kapılarını kapatıp müziğe olan tutkusu ile mutlu olmak onun yaşam biçimi olmuştu.

Hiç beklenmedik bir anda canlı yayını arayarak, Cilla'yı öldürmekle tehdit eden bir yabancının ortaya çıkışı ile Cilla'nın huzuru yerle bir olacaktı. Bu işin izini sürmekle görevlendirilen Dedektif Fletcher'ın, asla vazgeçmeyen yapısı, cesareti ve derin tutkuları sayesinde, Cilla'nın yaşamı hiç ummadığı bir şekle bürünecek ve gerçek bir korku, onu çok başka diyarlara taşıyacaktı.

Nora Roberts – The Cousins O’Dwyer Trilogy


The Cousins O’Dwyer Trilogy



Nora Roberts – The Cousins O’Dwyer Trilogy 3 – Kan Büyüsü


İngilizce Adı: Blood Magick

Seri: The Cousins O’Dwyer Trilogy 3

Basım Tarihi: Mart, 2016

Yayınevi: Epsilon

Sayfa Sayısı: 415

Çeviri: Gözde Soykan

Konusu:

Branna O’Dwyer, İrlanda gelenekleri ve efsaneleriyle dolu olan Mayo’da yaşamaktadır ve burada turistler için hazırladığı sabunları, losyonları ve mumları sattığı Kara Cadı adındaki dükkânının sahibidir. Branna’nın gücü ve bencil olmayan kişiliği, arkadaş ve akrabalardan oluşan -ve aralarında atların, şahinlerin ve tazıların da bulunduğu yakın bir topluluğu bir arada tutmaktadır. Ancak hayatında eksik bir şey vardır: Aşk.

Bir zamanlar, Finbar Burke ile bir anlığına bile olsa bu aşka sahip olmuştur, ancak bir geleceğe sahip olmaları hem tarih hem de kanları tarafından yasaklanmıştır. Bu yüzden, Branna’nın içinde bıraktığı boşluğu doldurmak için Fin, aşkı yerine işine odaklanarak hayatını dünyayı gezerek geçirir. Branna ve Fin’in ilişkileri onlara hem huzur hem de azap vermektedir. Ve aralarındaki ateşe yenik düşseler de onlar için bir gelecek yoktur. Bir gölge fırtınası çemberlerinin değer verdiği her şeyi tehdit etmektedir. Asırlardır devam eden bu savaşta arkadaşlarını bir arada tutan bağ ve yüzyıllardır ailelerinin peşini bırakmayan kötülük arasında fark yaratabilecek tek şey Fin’in gücü, sadakati ve kalbi olacaktır.

“Söz konusu romantizm olduğunda kimse Nora Roberts’ın eline su dökemez.”
-Booklist-

“Amerika’nın en sevilen yazarı.”
-The New Yorker-

Not: Serinin sadece bu kitabını okumadım. Neden mi? Ev taşıdım ve o kadar kitap taşınırken beni oldukça yordu ve güzelim kitaplarımın bir kısmını dağıttım ve hala yas tutuyorum onlar için. Bu serinin ilk iki kitabı gidenlerin arasındaydı. Elimde hala çok kitap var. Ama kitap daha çok kitap şeklinde bir his de var içimde. Belki site-blog işleriyle bu kadar uğraşmam bu his sebebiyledir. Sürekli yer değiştirerek yaşamak zor. Yerleşik hayata geçince ilk iş bir odayı kütüphane olarak yaptıracağım :)

Nora Roberts – The Cousins O’Dwyer Trilogy 2 – Gölge Büyüsü


İngilizce Adı: Shadow Spell

Seri: The Cousins O’Dwyer Trilogy 2

Basım Tarihi: Şubat, 2015

Yayınevi: Epsilon

Sayfa Sayısı: 367

Çeviri: Ebru Alp

Konusu:

Onlara verilen hediye değerliydi ve bu hayatlarını sonsuza kadar değiştirdi.

Meara Quinn’in başı beladaydı! O her zaman özgür ruhlu olmuştu ve aşkın kendisine göre olmadığına inanırdı. Bu yüzden en iyi arkadaşının erkek kardeşi Connor O’Dwyer’a âşık olması söz konusu bile olamazdı. Connor, altın gibi kalbi ve büyüleyici gülümseyişiyle çok yakışıklı olabilirdi ama asla ilişkileri ciddiye almazdı. Bu yüzden ikisi için en güvenlisi arkadaş kalmak ve beraber bira içmeye devam etmekti.

Ayrıca Connor’a âşık olmak çok da tehlikeliydi. Connor, kardeşi Branna ve Amerikalı kuzinleri Iona ile birlikte nesilden nesile geçen karanlık bir yeteneğe sahipti. Bu güçlerini iyilik için kullanıyorlardı ama onlara musallat olmuş kadim bir kötülük vardı. Onları ve önem verdikleri herkesi yok etmek isteyen bir kötülük… İrlanda’nın büyülü ormanlarında, Meara artık en çok korktuğu şey için savaşmak zorundaydı – aşk için.


Yorumum:

İstemeden **spoiler** verilmiştir.

Bu kitapla beraber 33. Nora Roberts romanımı da bitirmiş bulunmaktayım. Daha Eve Dallas Serisine başlamadım henüz üstelik. Nora Roberts ne yazsa okuyabileceğim bir yazar. Fantastik türe çok yakın olmasam da onun kaleminden Anahtar Üçlemesi en sevdiğim kitaplar arasında. Bu seri her kitapta yeteri kadar tatmin sağlamasa da tüm olarak değerlendirildiğinde güzel bulabileceğimi ümit ediyorum.

Öncelikle kitapta anlatım kesinlikle sıkmıyor ama yine de sanki bir şeyler eksik kalıyor. Aslında bu bizim İrlanda kültürüne olan yabancılığımızdan da kaynaklanıyor olabilir.

Yine de kitapta eksikliğini hissetmeyeceğimiz şey dostluk, aşk ve aile kavramını çok güzel işlemiş olması yazarın.

Birinci kitabın (Kara Cadı’nın) son derece yakın zamanda devamı konu alınmış romanda. (Spoiler alarmı) Birinci kitapta Cabhan’ı yenememiş altılımız (yenmeleri düşünülemezdi zaten seri üç kitap sonuçta) daha sıkı çalışarak hazırlıklar yapıyor ve Cabhan yine ansızın karşılarına çıkarak onları gafil avlamaya çalışıyor. Tabi bu arada Connor ile yakınlaşan Meara (ne çektin sen Cabhan’dan) saldırların merkezi oluyor.

Connor ve Meara aşkına gelince, zaten onların çift olacakları belliydi. Connor ilk kitapta hayalindeki kadını anlatırken aslında Meara’yı anlatıyordu ve aslında zaten bu altısından ve Cabhan’dan başka karakter de yok kitapta:)

Ve romanda her okuduğumda tırnaklarımı yememe sebep olan bir cümle var ki 190. sayfada başlıyor ve neredeyse 2-3 sayfada bir tekrarlanıyor. “Biz bir halkayız.” Tamam anladık siz hepiniz beraber savaşıyorsunuz ama yeter.

Tavsiye eder miyim? Merak edeceğinize okuyun gitsin.

Nora Roberts - The Cousins O'Dwyer Trilogy 1 - Kara Cadı


İngilizce Adı: Dark Witch

Seri: The Cousins O'Dwyer Trilogy 1

Basım Tarihi: Haziran, 2014

Yayınevi: Epsilon

Sayfa Sayısı: 424

Çeviri: Nil Bosna

Konusu:

New York Times çok satan yazarı Nora Roberts’tan büyülü bir ülke, sevgi dolu bir aile ve aşk hakkında yepyeni bir üçleme…

İlgisiz anne babası yüzünden Iona Sheehan, adanma ve kabul edilme özlemi duyarak büyür. Büyükannesinden her ikisini de nerede bulacağını öğrenir: yemyeşil ormanlar, göz kamaştıran göller ve efsanelerle dolu bir ülkede.
İrlanda.

Iona bir at çiftliğinde iş bulduğunda, işletmenin sahibi olan Boyle McGrath ile tanışır. Bir kovboy, bir korsan ve vahşi bir kabile savaşçısı gibi görünen Boyle, Iona’nın en büyük üç fantezisinin birleşimidir.

Iona burada kendisi için bir yuva kurabileceğini -ve bu Boyle’a sırılsıklam âşık olmak anlamına gelse de- hayatını dilediği gibi yaşayabileceğini fark eder.

Ama hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Iona’nın ailesine yüzyıllardır musallat olan ve mağlup edilmesi gereken kadim bir kötülük vardır. Umut ve sevgi için aile ve arkadaşlar hem birbirleriyle hem de birbirleri için savaşacaklardır…


Yorumum:

Nora Roberst en sevdiğim yazarlardan biri. Nasıl olmasın ki pek çok türde yazabilen, her yazdığı türde son derece ayrıntılı bilgiler de veren, sizi o kitabı okurken o diyarlara alıp götürebilen bir yazar. Bir gün İrlanda ormanlarında dolaşırken, bir gün denizin dibinde gemi enkazı arayabilir, sonrasında bir kumarhane ya da otel yönetiyor olabilirsiniz.

Kara Cadı fantastik türde kitaplarından biri. Adından da belli zaten. Kitap yüzyıllar öncesinde olan olaylarla masalsı bir anlatımla başlıyor. Gücünü iyilik için kullanan Kara Cadı ve çocukları, savaştaki kocası ve onlara musallat olan kötü Cabhan ile. Cabhan gücün verdiği sarhoşluğa kapılmış ve daha fazlasını Kara Cadı’nın da gücünü istemektedir. Bu yüzden onları sürekli rüyalarında ve gerçekte rahatsız etmektedir. Kara Cadı gücünü üç çocuğu arasında paylaştırarak, ölür ve aradaki bu savaş yüzyıllar sonrasına yani günümüze taşınır. Cabhan o gücü istemektedir ve bunun için de sürekli güçlenerek beklemektedir.

Sonrası Iona’nın Amerika’dan gelişi ve İrlanda’da kuzenleriyle buluşması. Yani Kara Cadı’nın gücünü bölüştürdüğü üç cadının tekrar bir araya gelmesi. Ve tabi aşkı bulması.

İona; istediğini görünce tereddüt etmeden harekete geçen, Boyle ise, duyguları konusunda iki cümleyi bir araya getiremeyen ama davranışları ile sevdiğini çok güzel gösteren biri. Aslında öyle olmalı zaten değil mi? Ağızdan dökülen yalan iki kelime yerine içten gelen insana sevildiğini, özel olduğunu hissettirmek.

Sonuçta güzel bir kitap yolculuğunu daha tamamlamış oldum. Aslında konu olarak çok ilerlememiş bir roman olsa da bunu bir seri olarak düşündüğümüzde güzel ve sürükleyici olduğunu görebiliriz. Yazarın anlatımı yine akıcıydı. Özellikle aile, arkadaşlık, dostluk çok güzel işlenmişti. Nora Roberts romanlarında bu arkadaşlık o kadar güzel işleniyor ki, insanın o romanlarda yaşayası geliyor. Sanırım dünyada romanlarının çok fazla satmasının nedenlerinden biri de budur. Zaman içinde sürekli yalnızlaşan insanlar içlerindeki yalnızlığı bu romanlardaki dostluklarla kapatmaya çalışıyorlar. Ama kitap bitince, yine aynı dünya. Neyse ki çok kitabı olan bir yazar.