22 Ağustos 2021 Pazar

Nedret Kılıç - Kornelyus'un Ezgisi


Seri: Kornelyus'un Ezgisi Üçlemesi 1

Basım Tarihi: 2020

Yayınevi: Nemesis

Sayfa Sayısı: 456

Konusu:

Kâsemden şarap kadar yaşam dökülür akıl edip dinleyene. Ait değil uçuşanlar kafasını gömene. İşte bahar: Kargalar, serçeler, ışıldayan yıldızlar. Siyah atlar, nal sesleri, çığlıklar! Toz, toprak, ter içinde afyon çizen kadınlar. Bir çay! İçinde ufak taşlar, üstünden aşan çocuklar. Çıkılacak ağaçlar, söylenecek türküler, dinlenecek masallar. Bir dost yârenliğinde, bir veli huzurunda, bir kâtip kaleminde geçip giden on yıllar. Kâbuslar, tatlı rüyalar, umutlar. Ses ve sessizlik içinde beyaz duvarlar. Kırık bir kalem, bozuk mısralar, uydurulmuş yaşamlar... Sonra bir gün her şey durdu. Çıt çıkmıyordu. Sorularım vardı ama yanıtsızdım sessizlikte.

Gözlerim miydi gören, parmaklarım mıydı yazan?

Peki kimdi konuşan, neydi söyleten? "Ben neyim, ben?"

Yağmıştı gökyüzü yüzüme; "Bir ‘Şey' sonsuzsa o ‘Şey' dışında bir ‘Şey' olma ihtimalin yok. Ben senim, ben!"

En ilkel inançlarla en basit arzular, insan zihninin varabileceği en aşkın, en ileri sezgileri ve en yüce kavramları içinde barındırır. Kornelyus'un Ezgisi'nin yüz yetmiş yıla yayılan, yedi ayrı ülkede geçen ve on iki ana hikâyeden oluşan örgüsünde bu zıtlık fazlasıyla kullanılıyor.

Kornelyus bilinmezi korkusuzca sorgularken, varlığın ve hiçliğin, zihnin ve inancın sınırlarında dolaşıyor. Zerdüştîlikten İran'daki Türk varlığına ve Türkiye'deki azınlıklar meselesine, derin devletten uyuşturucu kaçakçılığına, saykodeliklerle hakikatin eşiğindeki gezinişlerden aşkın saf hâline ve en sert BDSM, fetişizm tecrübelerine kadar uzanan bu ezgi, şair filozof Vyasa'nın binlerce yıl önce söylediği "Tanrı'nın Ezgisi" isimli eserine nazire yaparcasına insanlığın evrensel diye addettiği tüm kabul edişlere cesur bir meydan okuyuş niteliğinde.


Yorumum:

Nasıl anlatsam, nereden başlasam nerede son versem bilemiyorum. Yazarın son derece kapsamlı bilgi birikimini ilmek ilmek işleyerek bize aktardığını söyleyebilirim. Ve bu aktarım sırasında klasik bir anlatım üslubu yerine bazen düzyazı, bazen şiirsel bir tarzda fakat kendi içinde bir temposu olan bir yazı dilini kullanmış olduğunu. Ve bu tempoyu yakaladığınızda sizin için eşsiz olabilecek bir okuma deneyimine çıkacak olduğunuzu söyleyebilirim.

Geçmiş, bugün ve gelecekte bir ileri bir geri gidip geliyorsunuz okurken ve bu zaman dilimleri içinde farklı yerlerde (İran, Türkiye, Sicilya, Rusya, ABD, Hindistan), farklı kişilerle tanışıyorsunuz. Hepsi farklı bir kurgu içinde sanki. Nedir bağlantı, nerede ortak payda derken bir puzzle ın farklı parçalarıymış gibi duran konular (bu tabiri Nuray @kahve_kokan_kitaplar dan aldım, beraber tartışarak okuduk kitabı çünkü), kitabın sonuna doğru bir bütün olmaya ve büyük resmi bize göstermeye başladı. Sayfalar akarken farklı zaman ve insanların ustaca birbirine bağlanıyor olması bizi hayran bıraktı.

Konudan bahsetmediğimi biliyorum bu yorumda. Çünkü bu okuma yolculuğunu seçecek olan okurların, her bir parçanın yerini kendi bulup, kendi yerine oturtması bu yolculuğu eşsiz kılan unsurlardan biri (yine puzzle benzetmesinden yola çıktım bu cümlede🙃)

@kitap_sevdam tavsiyesi ile okuduğumuz bu kitap, bence bu yılın unutulması zor, en iyileri arasına girdi bile♥️

"Hepsi silinecek; ne varsa yok olacak. Tüm anıların; yaşamda değdiğin herkes, duyduğun her ses, dokunduğun her el, verdiğin her nefes. Geriye ne kalacak?"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder