Günümüz Türkçesine Uyarlayan: Ömer Aslan
Basım Tarihi: Şubat, 2019
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Konusu:
Ahmet Mithat Efendi (1844-1912)
Tanzimat devrinin önde gelen yazarlarındandır. Gazetecilikle başladığı yazı hayatına hikâye ve roman yazarlığını da ekleyerek çeşitli alanlarda sayısı yüz elliyi bulan eser kaleme almıştır. Yazıyı halkı eğitmek için bir araç olarak gördüğünden ansiklopedik bilgilerle dolu eserlerinde okuyucuyla daima diyalog halindedir. Sofya’da Tuna gazetesinde önce yazar, daha sonra başyazar olarak gazeteciliğe adım atar. Mithat Paşa’yla gittiği Bağdat’ta ressam Osman Hamdi Bey, Muhammed Zühavi ve Şirazlı Bakır Can Muattar gibi isimlerin de bulunduğu oldukça geniş kültürlü bir çevreye girerek Batı ve Doğu kültürleri üzerine bilgisini derinleştirir. Tahtakale’deki evinde kendi matbaasını kurup kitaplarını yayımlamaya başlar. Bir yandan da yayımladığı Devir, Bedir, Dağarcık, Kırkambar gibi gazete ve dergilerle gazeteciliğe devam eder. Yazılarından dolayı Abdülaziz yönetimi Namık Kemallerle birlikte onu da sürgüne gönderir. Üç yıl süren Rodos sürgününde çocuklar için bir okul açarak ders vermeye başlar ve ilk romanlarını yazar. İstanbul’a döndüğünde çeşitli memuriyetlerde bulunur ve Türk basın tarihinin en uzun soluklu gazetelerinden Tercüman-ı Hakikat’i kurar. Hemen her konuda, üstelik yeni tekniklerle de yazan Ahmet Mithat’ın seçme eserlerine Türk Edebiyatı Klasikler Dizimizde yer vermeyi sürdüreceğiz.
Ekim 2019 itibariyle @okuyan_kadinlar_kulubu nün #türkklasikleriserisi kitabını okuyup bitirmiş bulunmaktayım.
İş Bankası Kültür Yayınları öyle bir hızla seriye devam ediyor ki, yıllardır okuyalım deyip ama bir türlü başlamadığımız Türk klasikleri bu sayede su gibi okunup gidiyor, niyeyse ihmal ettiğimiz edebiyat eserlerimiz kıymetini buluyor.
Kitabımıza gelince, ilk başlarda bu kitabın konusu nereye bağlanacak derken, birden şaşırtıcı bir şekilde olayların gelişmesi ile sonun nasıl geldiğini anlayamadan bitti.
Yıl 1826'dan önce çünkü o tarihte yeniçerilik kaldırıldığı ve kitapta bir yeniçeri olduğuna göre. Ve o dönemde sosyal hayatın kadınların evde oturup, erkeklerin gece hayatının ilginç detaylarını okuyarak bu kitapla aydınlanmış oluyoruz😖 Behram Ağa yağlıkçı (eskinin peçetesi) esnafından yaşını başını almış bir adamdır. Bir gün arkadaşları ile rakı içmek için bir Yahudi meyhanesine giderler ve biz bu arada dönemin yaşayış tarzı hakkında epey bilgi sahibi oluruz. Arkadaşları teker teker masadan kalkarak ona hesabı bırakıp kaçınca Behram Ağa kendine yapılan oyunu anlayıp, helva sohbetinin yapılacağı eve gitmeye karar verir. Bu arada helva sohbetleri gece geç vakit evlerine gitmek yerine erkeklerin toplanıp birbirlerine garip şakalar yaptıkları toplantıların adı😳 Ama Behram Ağa bilmediği bir mahallede olduğundan yanlış bir eve düşer (evet gerçekten yuvarlanıp düşüyor) ve esas olay burada başlar. Ahh o kedi yok mu kedi her şeyi o belli etti diyorum ve susuyorum😼
Esas kitabın son bölümünde güzel bir ders vardı. Sır tutmak. Günümüzde artık pek kalmayan, herkesin bak ben ne öğrendim ya da bak ben senin bilmediğin neler biliyorum diyerek kendilerine dertleşirken verilen sırları ortaya saçan insanların iki yüzlülüklerine ders verir nitelikteydi. Allah yolumuzu böyle insanlardan ayrı tutsun diyerek cuma duasını yaparak yorumuma son veriyorum.
Görüşmek üzere 🥰
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder